Bölüm 1

Başka bir şey veya kişi size acı veya üzüntü verdiğinde, deneyimlediğiniz o incinme duygusuna yedi şekilde yanıt verilmesi mümkündür. En yaygın olanla, en az yaygın olan, en sığ ile en derin yanıtları bu yazıda kısaca araştırırken, sizde bu yelpazede nerede bulunduğunuzu görebilirsiniz. Aynı zamanda affetmenin en derinden ne anlama geldiğini de izleyin. Eğer yapabilirseniz, affetmenin aslında yapmanız gereken bir şey olmadığını da görün. Çünkü hem üzüntünüz, hem de üzüntünüzün görünürdeki nedeni bir yanılsamaya dayanmaktadır. İncinmemizi, çok gerçek olan bu duyguya dayandırdığımız yanılsamaların, sadece hepimizin içinde yaşadığımız oyunun, yeryüzünde yaşam diye adlandırdığımız oyunun konuları olduğunu görün.

  • İntikam Almak: Kendi hissettiğiniz acıyı diğer kişiye yüklemek istediğiniz zaman
  • Cezalandırmak: Sadece zihinsel seviyede olsa bile, yasayı kendi elinize alıp ceza vermek istediğiniz zaman
  • Islah Etmek: Başka birisinin kişiliğini ve davranışını değiştirmek istediğiniz zaman
  • Affetmek: Muhtemelen size inanmanızın öğretildiği, yapılması doğru olan şeyi yapmak istediğinizde
  • Unutmak: Geçmişi tüm seviyelerde bırakmak ve hayatınıza devam etmek istediğinizde
  • Yaptığınız eylemin size geri dönüşü: Bugün elde ettiğiniz her şeyin dünkü eylemlerinizin karşılığı olduğunu anladığınız için, incinmenize dair her şeyi idrak ettiğiniz ve sorumluluğunu aldığınızda
  • Aydınlanma: İlk anda aslında hiçbir zaman incinmemiş olduğunuzu idrak ettiğinizde

İncinmeye İLK Yanıt:

İntikam Almak

Demek ki kendinizin olanı geri istiyorsunuz…

“Kahramanların intikam almaya hakları vardır… Adalet intikam gerektirir… İntikam adaleti yönetme sanatıdır…” Film dünyası böyle söylüyor. Acıyı başkalarına yükleme övgüsü, bize yapmışlar gibi göründükleri şeyin karşılığı olarak öfke ve intikamı çekici hale getirir. Bu bazılarını maddi açıdan çok zenginleştirirken, ruhsal açıdan da fakirleştirir. Eğlence diğer insanların acısını sömürür ve hissettiklerimizden başkalarının sorumlu olduğu yanılsamasını kullanır. Her yeni nesil tarafından sokakta öğrenilen ders “intikam en iyisidir” der. İntikam pek çok kişi tarafından, başkalarının nezaketsizliğine tek uygun yanıt olarak algılanmaktadır. Herkesin duyguları çok kolaylıkla darıltılır ve incitilir, sadece eylemlerle değil, fakat aynı zamanda sözlerle de. Aslında, sadece sözlerle değil, sanki pek çok genç insan, eğer birisi onlara yanlış bir şekilde bakar veya sadece bir an daha uzun bakarsa, bunu sanki bir hakaretmiş gibi yorumlamaya ve karşılığında homurdanmaya ve intikamlarını almaya hakları varmış gibi öğrenirler. O zaman sanki bu genç ve hatta bazen pek de genç olmayanlar, hayatlarını darılmak için nedenler arayarak harcarlar. Onlar öfkeyi ortaya çıkarmak üzere bir “hedef” bulmak için fırsat ararlar. Sözlü ve sözsüz lisanları şiddet ve öç timsali olur. Bir çatışma yaratmak için bir neden, bir olay ararlar, böylece bunu çatışmayı kanıtlamak için kullanırlar. İntikam çatışma döngüsü yaratır ve destekler. Bu aşikârdır. Pek de aşikâr olmayan bunun duygusal bir bağımlılıkla yönlendirilmesidir. Bu nadiren fark edilir, çünkü bu duygu çok az anlaşılır. İntikam pek çok gizli kılıkla karşımıza çıkar. Hatta çoğunlukla birisinden intikam almaya yeltendiğinizi fark bile etmezsiniz. İşbirliği yapmamaya veya sadece birisini göz ardı etmeye karar verebilirsiniz. Bunlar iş yerlerindeki yaygın intikam şekilleridir. Sizi gücendirdiğine inandığınız bir kişi hakkında ”olumsuz haberler” yaratabilir veya el altından komplolar kurabilirsiniz. Ne yaparsanız yapın, bunun nedeni bilincinizin bir yerlerinden, diğer kişinin sözleri veya eylemleri vasıtasıyla “küskün” hissettiğinizi ve geri “tepki” verme fikrinin geçtiğini göremezsiniz. Küsme ve geri tepki verme modern kültürde yaygın olarak gündemde, hatta toplumda en yüksek mevkilerde bile. Günlük gazetelerimizin sayfalarında, küskün şikâyetler ve kurbanların ağlamalarına ait sayfalar bile var ve gücenenler hiddetlenerek intikam şekli arıyorlar. Sonuçta bütün duygusal tozları temizleyebildiğimizde, hemen hemen herkes bunun son derecede budalaca bir yaşam şekli olduğunu kabul eder. Çatışmak için can atanlar bile yorulurlar ve eğer yorgunken baskı yapılırsa, bunun çılgınca bir etkileşim şekli olduğunu itiraf edeceklerdir. Fakat onlar başka bir yol bilmezler veya aniden tarzlarını değiştirirlerse, başkalarının ne düşüneceğine dair endişe duyarlar. Başkalarının zihinlerinde bir kez yaratıldıktan sonra “sert adam” imajını yıkmak oldukça zordur. “Kendinize ait olanı geri alma” şeklindeki alışılmış yanıt, kültüre öylesine derin bir şekilde yerleşmiştir ki, değiştirmek adeta mümkün değildir. Bu körleştiren kafa yapısını değiştirmenin tek yolu hakikate uyanmak ve iki şeyi idrak etmektir. İntikam, acı vererek kendini cezalandırmanın başka bir yoludur, kendini suistimal etmektir. İntikamcı kişi sadece kendi acısını destekler. İkinci olarak, sizi “onlar“ incitmedi, kendinizi inciten “siz”siniz. Bunu görmek kolay olmayabilir, fakat diğer altı yanıtı inceleyince daha açık bir hale gelecektir. Yavaşça, fakat emin bir şekilde bu hakikatler hayatın eğitim, iş ve hatta politika gibi ana alanlarına geri sızarlar. “Uyanış” sürecini hızlandırmanın tek yolu bunu yaşamaktır ve yaşadıkça bunu öğretirsiniz.

İncinmeye İKİNCİ Yanıt :

Cezalandırma

Öyleyse onların cezalandırılmaları gerektiğini düşünüyorsunuz…

“Ceza suça uysun” her medeni toplumun çağrısıdır. Veya öyle görünüyor. Fakat bu, toplumun intikamı başka bir kılığa sokarak gizleyen bir cezalandırma şekli değil midir? Adalet sistemi duygusal önyargıdan özgür olarak tasarlanmış gibi görünmesine rağmen, çoğunlukla adalet arayanların, yapılana karşı öfke, yapılabilecek olana karşı ise korkuyla güdüldükleri görülmektedir. Bu, “onlar hak ettiklerini almalılar” diyen bir yanıttır. Ve hepimiz içten içe bunun adalet adı altında kılık değiştirmiş intikam olduğunu biliriz. Her hangi bir insanı aile ve arkadaşlarıyla söyleşme fırsatından geri çekmek, kişinin kendi hayatını özgürce yaratma fırsatını yadsımak, bir başkasının ifade etme özgürlüğünü bastırmak, suçtan sorumlu olan kişi kendi hapsinin kendi yasalara aykırı eylemlerinden dolayı olduğunu bildiği halde, sadece daha fazla öfke ve gücenmeyi teşvik eder. Hapsetmek, “Sen suçlusun, reddedildin ve senin için umut yok.” demektir. Bu üçlü kınama şekli bir şefkat eksikliğini belirtir, bu ise sevgisiz bir ilişki demektir. Bunlar alınan her ceza için “Canın cehenneme…. Sana hiçbir borcum yok…Çıktığım zaman bunu ödeyeceksin….” gibi yanıtların gelişmesine neden olan mükemmel koşullardır. Bununla beraber, cezaya uğrayanların duygusal bağımlılıklarını anladığınız zaman, ceza ve tecritin onların davranışlarını ve böylece davranışlarının temeli olan inanç, algılama ve tutumlarını düzelteceğine inanan hala pek çok insan olduğunu görmek gerçekten de şaşırtıcı olmaz. Bu gerçekte adalet kılığına girmiş korkudur. “Ceza suça uygun olsun” adaletin çağrısıdır. Onlar suçun mevcut olmadığını fark etmezler. Evet, bütünleşmeyi, uyum sağlamayı, birleşmeyi, başkalarını kabullenmeyi, başkalarına sevgi vermeyi henüz öğrenmemiş kişiler mevcuttur. Evet, bilgisizlikten gelen hırsa ve öfkeye dayanan eylemler vardır. Bütün suçlar dünyanın ve dünyadaki ilişkilerin nasıl faaliyet gösterdiğine dair temel bir bilgisizlikten türerler. Bu ise temelde “ben kimim” hakkındaki cehalettir: bu benlik hakkındaki, bilinçli benlik hakkındaki bilgisizliktir. Bütün suçların kökü bilgisizliktedir. Bilgisizlik ne zamandan beri suçtur? Peki göz ardı edilmek, böylece de zihinde suç diye adlandırılan bilgisizliğin hüküm sürmesi nedir? Hakikat göz ardı edilmektedir, fakat bunun göz ardı edildiğine dair farkındalık yoktur, çünkü pek az kişi neyin doğru olduğunu idrak eder. Suçlu zihin hakikat olmayan bir dizi inançla şekillenir, davranış ise bu inançlara dayanan düşüncelerden ortaya çıkar. Bu nedenle, hepimiz suçlu zihinlere sahibiz ve hepimiz yasayı bozmaya yelteniriz, sadece zihinsel düzeyde olsa bile. Yazının daha sonraki kısmında suçlu düşünmeye ve bazıları içinde suçlu davranışlara neden olan bazı yaygın inançlar bulunuyor. Her hangi birisini tanıyor musunuz?

Yanlış fakat yaygın toplumsal inançlar Hakikatler
Sizi mutlu etmesi için başka insanların sahip olduklarına ihtiyacınız var. Nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın, kendinizi hoşnut edebilirsiniz.
Diğer insanlar sizi üzüyor ve kalbinizi kırıyor. Kendinizi siz üzüyorsunuz ve kalbiniz sadece bağımlı olduğu şey bozulduğu veya kaybedildiği zaman kırılıyor.
Başarı nesnelerin elde edilmesi ve bir statünün kazanılması ile tanımlanır. Başarı zihnin istikrarı ve kalbin hoşnutluğudur.
Ne kadar fazla şeye sahip olursanız, o kadar mutlu olursunuz. Gerçek mutluluk içimizden dışarıya doğrudur, dışarıdan içeriye değil.
Başkaları benim istediğim gibi dans etmeli ve benim yapmalarını istediğim şeyi yapmalılar. Başka bir insanın bilincinin hiçbir kısmını kontrol edemezsiniz.
Hayatınızı eksiksiz kılmak için bir şeylere “daha” ihtiyacınız var. Siz zaten eksiksizsiniz ve hayatınız bunu ifade etmek için bir fırsattır; bunu ifade ettikçe fark edersiniz.
Elde edebildiğinizi mümkün olduğu kadar çabuk elde etmelisiniz ve elde ettiğinizi mümkün olduğu kadar uzun süre tutmalısınız. Elde ettiğiniz şey tutabileceğiniz bir şey değildir, çünkü gerçekte hiçbir şeye sahip olamazsınız.

Bilgisizlik, suçlu zihin diye adlandırılan ve neticede düşünce ve seçimleri şekillendiren yanlış inançları öğrenmekle doğar ve desteklenir. Yani pek çok kişinin, bilgisizliklerinden dolayı başkalarını cezalandırmak istediği bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların yollarını değiştirmeleri için aydınlatmanın, güçlendirmenin ve teşvik etmenin tek yolu eğitimleri, öğrenmeleri ve daha fazla öğrenmeleri için bir durum, ortam, fırsat yaratmaktır. Kabul etmeyi bir yana bırakın, bunu görmek bile çoğumuz için zordur. Eğer göremezseniz, şimdilik bir yana bırakın. Suç değil, eylemde cehalet vardır. Kurban değil, sadece “mağdur” olduklarına inananlar vardır. Onlar da bir çeşit cehalet içindedirler, çünkü kendi izinleri olmadan başka birisi tarafından mağdur edilemeyeceklerinin henüz farkına varmamışlardır.